24 Temmuz 2013 Çarşamba

VARLIK KAVRAMINA KURAMSAL YAKLAŞIM..


Aşk kavramı ile ilgili bir yazı yazacağımı ve bu yazıdan sonra aşk ile ilgili yazılması gereken bir şey kalmayacağını belirtmiştim. Yazacaklarımın anlaşılamama ihtimalinin fazla olduğunu düşününce bir yıldan daha uzun bir süre bu yazıyı kafamda beklettim. Şu anda bu yazının yazılma zamanının geldiğini düşünüyorum. Bununla birlikte daha önce hiç bir yerde karşılaşmadığınız anlamlar yüklenen bazı kavramları kullanmam gerektiği için, öncelikli olarak varlık kavramı, iç içe geçmiş bedenler kavramı, iç içe geçmiş ruhlar kavramı, yaratışa öykünme kavramı gibi kavramların  izah edilmesinin gerekliliğini fark ettim. Bu sebeple aşk kavramı ile ilgili açıklamalarımı bir sonraki yazıya bırakıp bu ilk yazımda yukarıda bahsettiğim kavramlar hakkında özet açıklamalar yazacağım.

İkinci yazım aşk hakkında olacak.

Üçüncü yazım ise devlet denen canlının yaratılışı, metabolizması ve insanla olan savaşının analizi konularına değinilecektir..



VARLIK NEDİR  ?

Bedeni, ruhu ve aklı olan her şeyi varlık olarak tanımlıyorum. Burada  Yaratıcının varlığı konusuna değinilmeyecek sadece  yaratılmış olanların varlık kavramları incelenecektir. Bilinen en küçük varlıklar atomun çekirdeği, elektronu, protonu ve nötronu dur. Üzerinde tartışmalar devam etse de ışık dahil tüm enerji çeşitleri de birbirinden farklı küçük parçacıklardan oluşur ve  her bir parçacık bir varlıktır. Her varlığın ayrı ayrı bedenleri ruhu ve aklı vardır. Bununla birlikte çekirdek, proton, nötron ve elektronlardan oluşan atom da ayrı bir varlıktır. Her bir atomun da ayrı bir ruhu ve aklı vardır. Beden olarak ise elektron, proton, nötron ve çekirdeğin bedenlerinin hepsini birden kendi bedeni olarak kullanır. Beden olarak aynı bedeni küçükten büyüğe farklı varlıklar kullanırlar, bu iç içe geçmiş bedenler kavramını oluşturur. Aynı bedenleri kullanmalarına rağmen, farklı varlıkların farklı ruhları ve bilinçleri vardır. Her bir alt varlığın ruhu ile üst varlığın ruhu iç içe geçmiş şekilde birbirine müdahale etmeyerek uyumlu bir iletişim ile görevlerini mükemmel şekilde yerine getirirler. Bu da iç içe geçmiş ruhlar kavramıdır. Her ruh bağımsızdır ama sistem içinde ne yapması gerektiğini bilir ve yapar. İki oksijen atomu bir araya gelince yeni bir varlık oluşur. İki hidrojen bir oksijen atomu bir araya gelince su molekülü oluşur bu da yeni bir varlıktır. Bu zinciri devam ettirdikçe, yağmur tanesi, hücreler, dokular, organlar, insan, hayvan, bitki, dağ, vadi, okyanus, dünya vb.  bilindiği kadarı ile kainatın tamamına kadar devam eder.  Büyük parçalardan oluşan varlıklar ve bu varlığı oluşturan daha küçük varlıkların hepsinin bir biri ile ilişkileri tanımlıdır.
Bu tanımlı aktivitelerin zamanı gelince yapabilmesi için, her bir varlığın yeterli bir aklı ve  kendi varlığı ile diğer varlıklar arasında ilişkilerini sağlayacak ayrı bir ruhu vardır.  Yaratıldıkları zamandan yok olacakları zamana kadar tüm zaman dilimleri içinde kendilerini ilgilendiren konularda, ne yapmaları gerektiği bilgisi tüm varlıklara bilgi olarak yüklenmiştir. Bunun iki istisnası vardır, insan ve cin denen varlıklarda doğumlarından ölümlerine kadar ne yapmaları gerektiği bilgileri yüklü değildir. Bazı bilgiler peygamberler tarafından (aktarıcılar) iletilir, bazı bilgileri de gözlemleyerek deneyerek bulmaları ve doğru olanı yapmaları beklenir. Bu iki varlık dışındaki tüm varlıklarda kendileri ile ilgili tüm konularda mutlak bilgiler yüklü olduğu için varlık alemi sistemi mükemmel olarak saat gibi işler. İnsan denen varlık ise (cin varlığına değinilmeyecektir) kendisini ilgilendiren tüm konularda mutlak bilgi ile yüklü olmadığı için kendisine karar verebilmesi için cüz i bir irade verildiği için bazen doğru olan şeyleri yapmayı başarır, bazen hem kendisine hem diğer varlıklara zarar verecek yanlış kararlar verir. Dünyadaki oluşmuş tüm problemlerin sorumlusu insan denen varlıkların bir kısmı olan yanlış tercih yapan insan varlıklarıdır demek hatalı olmaz. Yanlış tercih yapan insan varlıklarını doğru tercih yapan insan varlıkları engelleyemez ise oluşacak sorunların bedellerini hem tüm insan varlıklarının tamamı, hem de yanlışta hiç sorumlulukları olmayan, diğer varlıklar ödemek zorunda kalırlar..

 Son olarak "Yaratılış Öykünmesi" konusuna da değinerek, bu yazıyı tamamlayacağım. İnsan varlığı Tanrının Yeryüzündeki Temsilcisi (Halifesi) rolüne talip olduğu için diğer varlıkların yapmadığı bir şeyi yapma cüretkarlığında bulunur. Tıpkı Tanrının yaratması gibi, olmayan bir şeyi yaratma teşebbüsünde bulunur. Tanrının yaratıcılık sıfatına insanın öykünebilmesi için kendisine verilen meşru öykünme şekli, tıpkı diğer varlıklarda olduğu gibi kendisi gibi varlıkları oluşturabilmesi yani üremesidir. Üreme de oluşacak varlığın bedeni, ruhu ve aklı konusunda insanın karar vermesi mümkün olmadığı için Tanrının kontrolünde bir yaratılış oluştuğu için, bu öykünme şekli bir kısım insan varlığını tatmin etmez. Bedeni, aklı ve ruhunun tamamını kendisinin yaratacağı daha önce olmayan yeni bir varlık oluşturmak-yaratmak ister. Yetki sınırlarını aşan bu yaratış öykünmesi sonucunda bir varlık oluşur. Bu varlık insan tarafından oluşturulduğu için mutlak bilgi ile yüklü değildir. Bu varlık eksik ve yanlış yönlerinin özelliklerine göre, insan varlığına ve diğer varlıklara zarar verici olarak oluşturulmuştur zaten. Bu varlıklar yönetim sistemleri, ekonomik sistemler, devletler, şirketler vakıflar vb. varlıklardır. Bu varlıklar ilk başta, kendilerini ilk oluşturan kişinin aklını ve ruhunu kullanırlar. Beden olarak da kendileri ile ilgili olan her bir varlığın bedenini beden olarak kullanırlar. Tıpkı insan varlığı gibi bu varlıklar da sonsuza dek yaşamak için mücadele eder. Başka insanların akıllarını ruhlarını ve bedenlerini kullanarak gelişmek, büyümek ve güçlenmek isterler. Bu konu ile ilgili daha sonra daha kapsamlı bir yazı yazılacaktır.

Aşk da aynı şekilde, kuraldışı bir yaratış öykünmesidir. bunun sonucunda da  oluşan bir varlık vardır.
Bu varlığın nasıl oluştuğu ve insan varlığının başına ne işler açtığı bir sonraki yazıda anlatılacaktır.

 ak kara kam
 Erkan Hoca / Beşinci Boyut