2 Kasım 2013 Cumartesi
AŞK KAVRAMINA KURAMSAL YAKLAŞIM..
AŞK KAVRAMINA KURAMSAL YAKLAŞIM
İkinci yazım aşk kavramı üzerine olacak demiştim..
Olabildiğince sade yazmaya gayret edeceğim..
Günümüze kadar, aşk ile ilgili yanlış çok şey söylendi. Çok kafa karıştırdı bu sözler..
Mümkünse bunları unutalım ve yeni bir sayfa açalım öncelikle..
Aşkın tarifi ile başlayalım.
Aşk, insan varlığının, Tanrının yaratışına, gayri meşru bir öykünme eylemine verilen addır.
Aşık olma eylemini yapan kişiye Aşık diyoruz.
Aşık olunan kişinin de bir ismi var ona da Maşuk diyoruz.
İnsanların kafasını en çok karıştıran husus, maşuk olan kişinin mahiyeti hakkında düşülen yanılgıdır. Bu yazıda özellikle bu konu hakkında açıklama yapılacak, diğer konulara mümkün olduğunca değinilmeyecektir.
Aşık, aşk ve maşuk kavramları açıklanırken aşkın değişik çeşitlerinden, sadece insanın insana olan aşkı konusu kastedilecek, diğer aşk çeşitleri konunun dışında bırakılacaktır.
MAŞUK NEDİR ?
İnsan varlığı tarafından, Tanrının yaratışına, gayri meşru bir öykünme eylemi sonucunda oluşturulan, nakıs, arızalı bir varlıktır. İnsanın aşık olmak haricinde, başka gayri meşru yaratış öykünmeleri de vardır. Bir sonraki yazımızın içeriğini, bu diğer gayri meşru yaratış öykünmeleri oluşturacaktır. Daha önce yazdığımız, varlık konusundaki yazımızda belirttiğimiz gibi varlık olabilmek için beden, akıllı bir ruh ve yeterli bilgi gerekmektedir. Maşuk dediğimiz mademki bir varlık ise bunun bedeninin mahiyeti nasıl bir şeydir?
Genellikle yaşamakta olan bir erkek veya kadının bedeni ve daha özelde yüzünün görüntüsü maşukun bedeni olarak kullanılır. Bir anlamda bu yüzün kopyası kullanılır.
Peki maşukun bedeninin çalıntı olduğunu, bir varlığın kopyası olduğunu anladık, ruhu nasıl oluşur, nasıl oluşturulur ?
Aşık olmak isteyen kişi maşukunun bedeninin nasıl bir görüntüsü olacağına karar verdikten sonra kendi ruhunun bir kopyasını ve bu kopya ile birlikte kendi ruhunun bir bölümünü bir daha geri dönüşü olmayacağını bile bile kendi iradesiyle yaratmak istediği bedenin var olabilmesini temin etmek için o bedene akıllı bir ruh olarak verir.. Tanrının kendi ruhundan Ademe üflemesine öykünmeye ve daha önceki hiç bir yaratılmışa benzemeyen özel kusursuz yaratışın bir benzerini yapmaya çalışır, bu yaratış öykünmesi eyleminde..
Artık maşukumuzun bir bedeni ve bir ruhu vardır. Hem de sorunlu bir ruhu. Hatta bir değil iki ruhu ve bir bedeni vardır aslında. Aynı beden içinde, birincisi o bedende daha önceden beri bulunan ruh ve ikinci olarak aşıkın yarattığını düşündüğü ama aslında yaratamadığı kendi ruhunun kopyası olan ikinci ruh.
Maşukunu tam olarak yarattığını düşünen aşık, (canlı birisinin bedenini beden olarak kullanan aşık) hareket etmekte olan, konuşan maşuku görünce mest olur, erir, içi gider.. kendi ruhunun bire bir kopyası olarak algıladığı bu varlığı gördükçe, onun yanında yakınında iken duyabileceği en büyük hazzı duyar.. tıpkı kendisi gibi olan birisiyle yan yana olmak tanımlanamaz bir keyif verir..
Maşuku aslında kendisi gibi değil, zaten kendisidir. Kendi ruhunu taşımaktadır. Bununla birlikte aynı zamanda maşuku kendisinin kuludur. Çünkü onu kendisi yaratmıştır. Onun yaratıcısı olduğu için her istediği şeyi yapacağını, kendisine mutlak itaat içinde olacağını düşünür. Maşukunun yaşayan bir kul olduğunu görmesi, kendisini de tanrı gibi hissettirir..
Bu hayal alemi, bu varsayımlara inanılan dönem kişiden kişiye göre değişmekle birlikte bazı şeylerin ters gittiği, bazı şeylerin çalışmadığı bir süre sonra fark edilir.
Yaratılan maşukun ruhu aşıkın ruhunun kopyası olduğu için, maşukun her isteği, sanki kendi isteği imiş gibi yerine getirilmek zorunda hissedilir. Yarattığı maşukun kendi kulu olacağını beklerken, aynı anda kendisinin de maşukun kulu olduğunu fark eder.. Bu planlanmamış bir sonuçtur. Kendi yarattığı varlık yakınında iken onun kontrolüne girmesi, bir televizyonun iki ayrı kumanda ile yönlendirilmesi gibi bir karmaşa oluşturur. Yanlış da görünse maşukun her isteği aşık tarafından emir olarak algılanır ve her ne pahasına olursa olsun yapılmak zorunda hissedilir. Ölüm dahil. Kendi kontrolünün aynı zamanda maşukta da olması bir süre sonra büyük sorunların oluşmasına yol açar.. Aşık ilk önceleri, maşuku mükemmel bir şekilde yarattığını düşünürken, bir anda, maşukun her emrine itaat eden aciz bir kukla bir kul haline geldiğini istemeye istemeye de olsa görmeye, fark etmeye algılamaya başlar. Artık kendisinin yaratışa öykünme denemesinin sonucunun aslında başarılı olamadığını anlar. Kendisinin yaratmaya çalıştığı, maşukun çalıntı bedeni ile bu bedenin gerçek sahibinin yarattığını zannettiği kişiden farklı kişiler olduğunu tam olarak algılayınca, büyük bir açmaza düşer. Yaratmaya çalıştığı kişinin o olmadığını bile bile bedeninin görüntüsünü çaldığı kişinin yakınlarında döner durur. Tıpkı dünyanın, güneşin etrafında dönüp durduğu gibi. Kelebeğin, mum ateşinin etrafında döndüğü gibi. Yaklaştıkça ateşten yanar, uzaklaştıkça hasretten yanar..
Aşk tek taraflı bir eylemdir. Bu yazıda diğer kişi açısından, maşuk açısından olayı değerlendirmeyi yazının uzamasına engel olmak için konu dışında tutmayı tercih ettik.
İki tarafın da birbirine karşılıklı aşık olması, maşukun aşığı sevmesi, maşukun aşıkı kullanabilmek için(aşık veya sevgi) rol yapması gibi farklı ihtimallerde aşkta farklı durumlar oluşabilir mi.. Aşk ister tek taraflı, ister çift taraflı olsun (istisnai de olsa) izah edilen fonksiyon aynıdır. Yaratıcıya gayri meşru bir yaratma öykünmesidir bu eylem ve tıpkı bir sonraki yazıda izah edilecek olan diğer yaratışa gayri meşru öykünme eylemlerde olduğu gibi insana ve çevreye zarar verir.. Diğer yaratış öykünmelerinde insanlara zarar verecek hastalıklı şekilde de olsa çalışabilen bir varlık oluşabilmesine rağmen, aşk öykünmesi ile yaratılan maşuk varlığı aslında hiç çalışmaz. Ölü doğum gibidir.
Acı ve acıtıcı olan şey şudur, öykünme esnasında verdiği kendi ruhunun bir bölümünü geri alması artık mümkün değildir. Yarım kalmış bu yaratış öykünmesi acı bir deneyim olarak yarım bir şekilde beklemeye devam eder.. Bu acı deneyimi ikinci kez denemek isteyen nadiren olsa da pek çok kişide ilk ve son deneme olarak kalır. Meşru olan yaratış öykünme şekillerine bakacak olursak, insan, bitki ve hayvan yetiştirmek yaratışa meşru öykünme yollarındandır. Meşru öykünme yöntemleri tercih edildiğinde bu eylemler, insana sağlıklı ve güzel hisler yaşatır, mutluluk verir. İnsanın en çok tercih ettiği yaratışa meşru öykünme yolu kendisi gibi çocuklar yapmak ve yetiştirmektir. Buradaki önemli fark, karşı cinsi olan partnerini daha önce açıklanan aşk öykünmesinde bahsettiğimiz, hayal ettiği, kendisinin yarattığı gibi değil, Tanrı tarafından zaten yaratılmış olan bir birey olduğunun kabullenilmesi sağlıklı olan davranıştır. Aşk ta mutlak itaat beklenirken, sağlıklı ilişkide farklılıklarıyla farklı bir birey olarak kabullenebilmek, sevgi ve saygı vardır. İki kişi de karşı tarafa kendi istediği, hayal ettiği kalıplara girmesi için baskı uygulamaz. Çünkü Yaratıcı her insanı daha önce yaratılmış bütün insanlardan farklı yaratarak, hatta kardeşleri bile birbirinden farklılaştırarak bu farklılığı büyüklüğünü, ilminin kuşatıcılığını göstermek için kullanıyorken, insanları kalıplara sokmaya çalışmak yaratılışa aykırı sağlıksız bir davranıştır.
Son olarak Neden ? sorusunu soruyoruz. Tanrı insanın gayrı meşru yaratış öykünmesi yapmasına ve bu denemede başarısız olmasına neden izin vermiş olabilir. Bunun hikmeti olabilir mi, insana bir faydası olabilir mi bu başarısız yaratış öykünmesinin.
Evet .. bu mümkün..
Sizin yarattığınız, hem sizin kulunuz hem de size hükmetmesine izin verdiğiniz maşukunuz, onu var eden ve sınırsız seven siz varken, kötü bir tercih yapıp sizin yerinize kendisini felakete sürükleyecek birisine gönlünü kaptırır ve ona giderse neler hissedersiniz. Kudretinize rağmen, size karşı yapılan ağır hakarete rağmen, kızgınlığınıza rağmen, sevginizin büyüklüğü yarattığınız ve hata yapan maşukunuzu cezalandırmak veya affetmek arasında karar vermek sizi ne kadar zorlar.. iyiyi mi kötüyü mü tercih edecek diye sınamak istediğiniz ve kendisine tercih hakkı verdiğiniz kulunuzun, sizi tercih etmesi ve sevmesi en doğru tercih iken, nankörlük edip, sahibini terk etmesi ve tehlikeli maceraları tercih etmesi durumunda , imtihanı kaybetmesi durumunda siz ne kadar üzülürsünüz.. işte aşk, insanın kendisini Tanrının yerine koyabilmesi duygusunu hissettirebilen, kemale erişmek için kullanabileceği bir eğitim metodu olarak düşünülebilir. Hayatta insana en büyük acıyı yaşatan aşkın, bu öğreticilik hikmeti dışında işe yarar bir durumunun olduğunu düşünmüyorum.. Aşk ta, insanın ürünü olan diğer şeyler gibi eksik, kusurlu ve hastalıklı olmak zorunda zaten. Tanrıyı bırakıp, limitli olan dünya hayatını, dünya hayatındaki makam, mevki ve ünvanları, mal ve parayı tercih edip, insanlıktan çıkıp canavarlaşacak, bu tuzaklardan birisine düşecek miyiz, yoksa aşkın bize tattırdığı acı sayesinde kendimize gelip kendimizi dünyanın tuzaklarına düşmekten koruyup insanlığımızı koruyarak ve geliştirerek çevreye saygılı bir şekilde bu bölümü başarılı bir şekilde geçebilecek miyiz..
Yaklaşık bir yılda metni bu hale ancak getirebildim..
Oldukça önemsediğim, devlet varlıklarının yaratılışı, çalışma fonksiyonları, insanlarla savaşma yöntemleri ve yok oluş süreçlerini içeren bundan sonraki yazıma başlayabilmek için eksiklikleriyle de olsa bu yazıyı bu şekilde paylaşıyorum..
En kısa süre içinde yeni yazıyı da hazırlayıp sizlerle paylaşmak ümidiyle, baki selamlar..
(yazının orijinalliğini bozmadan, kısa bir ilave yapmak istiyorum.. eski tarihte yazdığım bu yazıda benim kalıcı ruh parçası kaybı olarak değerlendirdiğim olayı eski dönemlerdeki şamanların, "ruh parçacığı kaybı" hastalığı olarak değerlendirildiğini ve şamanlar tarafından tedavi ayini ile tedavi edilebildiğini sonradan öğrendim.. aynı şekilde insanların bedenleri canlı iken, yaşamakta iken de ruhlarını bazı durumlarda kaybedebileceklerini ve bu boşlukta bedenlerinin "arada kalmış" ruhlar veya diğer bazı canlılar tarafından "işgal" edilerek ele geçirilebileceği detaylarını sonradan öğrendim.. ruh parçalanması, ruh kaybetme veya başka ruh tarafından bedenin işgale uğraması rahatsızlıklarının da şamanlar tarafından onbinlerce yıldır tedavi edilebildiği bilgisine de daha sonraki zamanlarda vakıf oldum.. özetle aşk hastalığı, yani ruh parçalanması hasarı şamanlar tarafından tedavi edilebilen bir rahatsızlık olarak bir düzeltme yapıyorum..)
/ ak kara kam
Beşinci Boyut/ Erkan Hoca
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)