KAYA TUZU RAFİNE TUZ KAVGASI
Yakın bir zaman önce,
“Kaya Tuzu” kavramı ile ilgili bir kez daha hummalı tartışmalar
yaşandı.. Bu tartışmalar esnasında tuza
ilave edilen siyanür (E-536 = Potasyum Ferro Siyanür) ile ilgili birileri bir şeyler söyler mi diye umutla bekledim ama maalesef tartışma yine gargaraya getirildi. Malum
profesörün yaşlılığı, tuhaflığı, tutarsızlığı
ithamları ön plana çıkartılıp, “onu da yemeyin, bunu da yemeyin” video
görüntüleri ile, iyice alaya alınıp, kişi üzerinden söylediği şeyler
itibarsızlaştırılmaya çalışıldı.. bol
bol gülündü ve tuz olayı gündemden düştü.. tuz yerine,
alel acele yeni bir gündem bulunmaya çalışıldı ve şeker kavramı
tartışılmaya başlandı..
Kaya tuzu konusu tartışılırken, “kaya tuzu”, “deniz tuzu”,”himalaya tuzu”,
“rafine tuz”, “iyotlu tuz”, “doğal tuz”, “göl tuzu”, “sofra tuzu”, “sodyum
oranı yüksek tuz” gibi pek çok kavram
kullanıldı. Bu kavramlar da bazen eksik bazen de yanlış kullanıldı.. Daha da
ilginç olanı, iki farklı resmi kurum
yetkilisinin konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklama içinde, yanlış ve
yanıltıcı bilgilerin bulunması idi.. Bu
konu ile ilgili 5 yıl önce paylaştığım yazıdan
bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Bazı şahıslar bu sorunu
fırsata çevirip bol paralar kazandı.. Sorunun
varlığı itina ile başarılı bir şekilde gizlendiği
için, şu ana kadar sorunun çözümü için,
doğal olarak kayda değer hiç bir adım atılmadı..
İnsanların “Tuz”
konusunda doğru bilgilenmesi , “temiz ve sağlıklı tuz” u kolaylıkla
edinebilmeleri için bu konuda bir yazı daha yazmaya ve yazımın sonunda bir
açıklama yapmaya karar verdim..
TUZ NEDİR ?
Kimyasal anlamda, asit ve bazların birleşmesi sonucunda
nötrleşen tüm bileşiklere tuz denir. Kimyasal
anlamda asidik, bazik ve çift tuz olmak üzere çeşitli kimyasal tuzlar vardır.
Biz tuz deyince en çok” Sodyum Klorürü” kastederiz. Ama tuzun içinde sodyum klorür tuzunun dışında
diğer tuzlardan da değişik oranlarda tuzlar bulunmaktadır.
KAYA TUZU NEDİR ?
Jeolojik devirlerde buharlaşma sonucu denizlerin veya kapalı
havzaların kuruması sonucu oluşan maden tuzlarına “ kaya tuzu” diyoruz.. İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu 84 mineralin
hepsini kaya tuzunda bulunmaktadır. Bu
minerallerin bir kısmı doğada kaya tuzu dışında, hiçbir gıda maddesinde
bulunmamaktadır. Tek kaynak olarak kaya tuzu ile birlikte vücudumuza alınabilmektedir. Alınmadığı durumda da bir takım sağlık
sorunlarını yaşamak zorunda kalacağımız aşikardır.. Kaya tuzu madenleri homojen olmayan bir dağılım ile
kristalleşmişlerdir. Bu sebeple farklı
renklerde olabilmektedirler. Kaya tuzu
kristali ne kadar saf ise o kadar şeffaf olur.
Kristal içine karışan maddeler arttıkça şeffaflık yerine matlaşma ve
değişik renklere dönüşebilme görülmektedir.. Yakın zamanın insan kaynaklı
çevresel kirlilikleri deniz ve göl tuzlarını kirletmesine rağmen, 200-300
milyon yıl öncesinde oluşan kaya tuzu madenleri çevresel kirlilikten uzak,
oldukça temiz ve sağlıklıdır..
Madenlerden çıkartılan tuz kaynakları yenilenemediği için, kaynaklar
azaldıkça bir hazine gibi değeri daha da
artmaktadır.. Türkiyenin en önemli kaya tuzu madenleri Çankırı, Nevşehir,Yozgat illerinde bulunmaktadır. Kaya tuzunun
yaklaşık yüzde 3 ü yemeklik olarak kullanılmaktadır. Yüzde 95 ten fazlası
ağırlıklı olarak kimya sektöründe soda külü üretiminde, yüzde 2 si de yine
kimya sektöründe diğer kimyasalların üretiminde kullanılır.
GÖL TUZU NEDİR?
Üzeri açık göl kaynaklarının yaz sezonunda sıcak ve rüzgar
ile buharlaşması sonucunda oluşan tuz
kaynaklarıdır. Asit yağmurları ve kirli
akarsular ile beslenebildiği için sürekli yenilenebildiği için maliyeti
düşüktür. Yakın döneme ait, hava
kirliliği, asit yağmurları, radyasyon, tarım ilaçları, ağır metaller, kimyasal
atıklar vb. çevresel kirliliklere açık
olduğu için sağlık açısından risk taşımaktadır. Üretim maliyeti en düşük tuz göl tuzudur. Gıda sektöründe kullanılamayacak kadar kirli
olan tuzlar sanayi sektöründe kullanılmak üzere üretilip 25/50 kg lık
torbaların üzerinde ”sanayi tuzu” yazmasına rağmen, çok para kazanma hırsı ile, sanayi tuzları bu
torbalardan alınıp küçük miktarlarda ambalaj yapılarak gıda sektöründe “iri öğütülmüş kaya
tuzu”,”salamuralık tuz” veya “iri
öğütülmüş deniz tuzu” diye satılabilmektedir..
DENİZ TUZU NEDİR?
Deniz tuzu, tuz kaynağı olarak düşünüldüğünde, bitmek
tükenmek bilmeyen bir tuz kaynağıdır. Denizlerin buharlaşma ve beslendiği tatlı
su kaynaklarına göre değişik tuzluluk oranları vardır. Deniz tuzu, tuz havuzlarında, ilkbahar ve yaz mevsiminde
güneşte buharlaşma yöntemi ile elde edilmektedir. Havuzlarda buharlaşma esnasında CaCO3, Fe2O3, CaSO4
gibi maddeler dipte çökeltilir ve sodyum klorür bu maddelerden
temizlenmiş olur. Ham deniz tuzu da tıpkı göl tuzu gibi iri tanecikli görünümü
sebebi ile “kaya tuzu” diye satılabilmektedir.
KAYNAK SUYUNDAN TUZ ÜRETİMİ NEDİR?
Yer altındaki tuz madenleri yakınından geçen akan su
kaynakları veya kristalleşememiş yer altı tuzlu su kaynaklarından sıvı
halde tuzlu su üretimi de yapılmaktadır.
Sıvı halde satışa sunulan tuzlu su içinde çökelebilen maddeler yok denecek
kadar azdır. Kaya tuzunda ise bu maddeler ancak çökertildikten sonra
temizlenebilmektedir. Sıvı tuz da jeolojik dönemlerden kalmış ise kaya tuzuna yakın bir değere sahiptir. Sıvı tuzun, tuz madenleri suyundan mı yoksa
yoğunluğu artırılmış maliyeti ucuz deniz suyundan mı üretildiğini analiz
yapılmadan anlamamız mümkün değildir. Katı maddelerden temizlenme ve yeniden
kurutulma maliyetleri olmadığı için üretim maliyeti kaya tuzundan daha
düşüktür. Nakliyesi, stoklanması ve akışkan surette ambalajlandığı için, tüketim
için fazla tercih edilmemektedir. Sıvı kaya tuzu litre ile satılmakta, içindeki
tuzun kaç grama tekabül ettiği tüketici tarafından net olarak algılanamamaktadır. Kuru kaya tuzuna göre oldukça yüksek fiyattan
satılmaktadır..
SOFRA TUZU NEDİR?
Tuz konusunda kullanılan içi boş, kavramlardan birisi de
“sofra tuzu” kavramıdır. Sofraya kaya tuzu da koysanız, deniz tuzu da koysanız,
göl tuzu da koysanız, saf tuz da koysanız, kirli tuz da koysanız, katkı maddesi
karıştırılmış tuz da koysanız hepsi de “sofra tuzu” olur.. zaten bunların hepsi de sofraya bir şekilde
gelmektedir. Ne kastedildiği belli olmayan, kafa karıştıran bir kavram deyip bu
kavramı kullanmamak en doğrusu...
RAFİNE TUZ NEDİR?
Rafine işleminden geçirilmiş
tüm tuzlar genel olarak ”rafine tuz” olarak adlandırılır. Rafine edilmiş tuzların nasıl bir rafinasyondan geçirildiğinin detayı
bilinmeden, rafine tuz kavramı ile ne
kastedildiği konusunda net olarak hiç bir şey söyleyemeyiz. Ama genellikle rafine tuz kavramı ile sodyum
klorür dışındaki diğer tuzların % 100 e
yakın olarak ayrıştırıldığı sanayi tuzu kastedilir.. yüksek sodyum oranlı tuz da denilmektedir.. iyot ve topaklanmayı önleyici zararlı
kimyasallar karıştırıldığında sodyum klorürün oranı % 97.5 civarına
düşebilir.. Rafine tuz kavramı ile net
olarak neyin kastedildiğini bilmeden bu kavramı kullanmak, ciddi anlamda kavram
kargaşası oluşturmaktadır.. Rafine tuz
derken kastedilen, sodyum klorür oranı yükseltilmiş, yüksek ısıya maruz
bırakılmış hele bir de katkı maddeleri ilave edilmiş tuz kastediliyorsa, sağlık açısından oldukça zararlı bir madde
olduğunu söyleyebiliriz..
Peki tuzun sağlıklı olup olmadığını nasıl anlayacağız ??
BİR TUZUN SAĞLIKLI OLDUĞUNU GÖSTEREN FAKTÖRLER NELERDİR:
1-
İçinde sağlığa zararlı maddeler varsa bunlardan ayıklanmış
olması ,
2-
İçinde sağlığa faydalı diğer kıymetli tuzlar
mineraller varsa bunların ayrıştırılmaması, “ tuzun fakirleştirilmemesi”.
3-
İçine en
başta E-536 potasyum ferro siyanür veya
benzeri akışkanlığı arttırıcı “zararlı kimyasalların karıştırılmaması”. Saf, doğal, “hiçbir katkı maddesi karıştırılmamış”
olması..
Özetle
içinde varsa, sağlığa zararlı maddelerden temizlenmiş, sağlığa faydalı
minerallerine dokunulmamış, “HİÇ BİR KATKI MADDESİ İLAVE EDİLMEMİŞ” olan tuz
sağlık açısından iyi tuzdur, sağlıklı tuzdur..
TUZ HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER VE
DOĞRULARI:
Neyzen Tevfik hakkında söylenenler onun,
alkol müptelası, küfürbaz bir bunak olduğu önyargısını oluşturmuştur. Mehmet Akif hakkında söylenenler ise onun
milli mücadele şairi, örnek ve erdemli bir
insan olduğu önyargısını oluşturmuştur.
Oysa şöyle de bir gerçek vardır. Mehmet Akif, Neyzen Tevfik i üstad
bilip, ona talebe olup ondan uzun süre ney eğitimi almıştır. Yani Neyzen
Tevfik, Mehmet Akifin üstadıdır. Bu konu dışı bilgiyi önyargılarımızın bize
oynayabileceği oyunu ifade etmek ve şu
ifadeye dikkatinizi çekmek için için paylaştım: “bir bilginin, kanaatin doğru,
kıymetli olup olmadığını anlamak için KİMİN SÖYLEDİĞİNE değil, NE SÖYLENDİĞİNE ” bakmamız gerekiyor.
Ön yargıların, bizim aklımızla alay etmesine izin vermeyelim..
Şimdi
tuz hakkında yanlış bilinenler ve doğrularının üzerinden geçelim:
1.
Yanlış ”tuz vücuttaki dengeleri bozar”
DOĞRUSU:
tuz hücrelerde asit birikimini azaltarak toplam, alkali-asit dengesini
(PH)düzenler. Kandaki asit oranının artması bağışıklık sisteminin bozulması,
böbrek rahatsızlıklarının oluşması, alzheimer dahil pek çok rahatsızlığı
oluşturur. Kanın PH seviyesini
dengeleyen en ideal madde tuzdur..
2-
Yanlış “iyotlu tuz iyidir”
DOĞRUSU: vücutta iyot eksikliği de iyot fazlalığı da vücut için
zararlıdır. Ülkemizde 1999 yılından sonra tuzlara iyot karıştırılmasından sonra
hipertrioidi hastalarında belirgin bir artış olmuştur. Yapılan klinik
çalışmalarda Hipotiriodi olanlarda da,
yani trioid bezi yeterince çalışmayanlarda da,
iyotlu tuz kullandıklarında bu trioid bezinin daha da tembelleştiği,
hastalığın daha da şiddetlendiği gözlemlenmiştir. Almanyada da yapılan saha
araştırmalarında iyotlu tuz kullanımı
ile birlikte hastalıklarda %25 in
üzerinde artış oluştuğu tespit edilmiştir.
Vücudun ihtiyacı olan günlük 100-150 mikrogram iyotu, süt ürünleri, balık ve yeşil sebzeler
ile almak en sağlıklı yöntemdir. Hala vücudumuzda iyot eksiği var ise bunu da
kaya tuzu tüketerek karşılayabiliriz..
İyot ilave edilmiş tuzun kullanımı, hem hipertriodi olan
hastalar için hem de hipotriodi olan hastalar için sağlık açısından sakıncalı
olduğu klinik araştırmalarla artık ortaya çıkmış bir tıbbi bir gerçektir. İyot
ilave edilmiş tuzun hastalıkları arttırmasının sebebi şunlar olabilir.. iyot genelde rafine edilmiş tuzlara ilave
edilmekte. Bu tuzlara aynı zamanda topaklanmayı önleyici zararlı katkı
maddeleri de ilave edilmekte. Hastalıkları arttıran faktörün iyot değil iyotlu
tuzdaki “rafine tuz” ve “katkı maddeleri” faktörleri olduğunu düşünmek daha mantıklı
olacaktır.. ayrıca iyotlu tuzun güneşe
maruz kalması, hava ile temas etmesi, yemeğe pişmeden önce ilave edilmek
suretiyle aşırı ısıya maruz kalması gibi sebeplerle zaten iyot uçarak yok olduğu için vücuda iyot
girmemekte, ama sağlığa zararlı olan
rafine tuz ve zararlı katkı maddeleri
vücuda girerek insanlar zehirlenmekte.. iyota
ihtiyacı olan hastaların , eczanelerden
“iyot solüsyonu” almaları pratik
bir çözüm gibi görünmekte.. yetişkin bir
insanın günlük iyot ihtiyacını “bir kase
yoğurt ve iki yumurta” ile karşılayabildiğini, fazla iyotun da zehir etkisi
yaptığını unutmamak gerekiyor..
3.Yanlış, “tuz ihtiyacımızı sadece gıdalardan alabiliriz”
DOĞRUSU: Vücudumuzun ihtiyacı olan minerallerin tamamını sadece gıda maddelerinden almamız
mümkün değildir.. İhtiyacımız olan bazı mineralleri alabilmemizin tek kaynağı
tuzdur. Kaya tuzunun içinde sadece sodyum klorür yoktur. Vücudumuz için gerekli
olan diğer mineraller de kaya tuzunun içinde değişik oranlarda bulunmaktadır ve
başka alternatif kaynağı yoktur..
4. Yanlış, “Tuz az tüketilmesi gereken bir maddedir”
DOĞRUSU: Günlük 3 gramdan az tüketilmesi durumunda, kalp ve damar
rahatsızlıklarından doğan ölüm riskini arttırıyor. Ama alt limit herkes için 3 gram değildir.
Hava sıcaklığı, terleme miktarı,
ağırlık, yaş, cinsiyet vb
faktörlerin sonucu herkesin tuza
ihtiyacı farklıdır. Herkesin alt limiti farklıdır. Herkes kendi ihtiyacı ne ise
o kadar tuzu mutlaka almalıdır.
5. Yanlış, “kaliteli bir uyku için tuzu yemek listenizden
çıkartmalısınız”
DOĞRUSU: Tuz vücudun hidrat seviyesini
korur. Uyku kalitesini arttırır. Stresle başa çıkabilme gücünü arttıran
serotonin ve malatonin hormonlarının seviyesini arttırarak, gündüz daha huzurlu olmamızı, gece de daha kaliteli uyku
uyumamızı sağlar..
6. Yanlış,”Kaya tuzunda kanser
yapıcı ve kalbe zararlı maddelerinin bulunduğu”
DOĞRUSU: Tam tersi, Kanser
yapıcı etki kaya tuzunda değil, rafine tuzlarda ve tuzların tamamına
karıştırılabilen KATKI MADDELERİNDE
bulunmaktadır. E-536 kod numarası
ile tuzlara karıştırılan Potasyum Ferro Siyanür
oksijen taşınmasını bloke ederek, bağışıklık sistemini çökerterek kanser ve her
türlü hastalığa yatkın hale
getirmektedir.. Diğer, topaklanmayı
önleyici madde adı altında karıştırılan katkı maddeleri de başka sağlık
sorunları oluşturmaktadır.
TUZ HAKKINDAKİ SON SÖZLER:
Türkiyede tüketilen tuzların büyük bölümü göl tuzudur. Kirlilik miktarı
en yüksek olan tuz göl tuzudur. Çevresel kirlilik miktarı ikinci seviyede kirli
olan tuz kaynağı deniz tuzu dur. Türkiyede ikinci sırada deniz tuzu
tüketilmektedir. Çevresel kirlilik miktarı 300 milyon yıl önce oluşmuş olması
sebebiyle sıfır seviyesine yakın olan kaya tuzu sağlık açısından en temiz tuz
kaynağıdır ve kullanım miktarı toplam tuz tüketiminin sadece % 3 gibi küçük bir
miktarını oluşturmaktadır. Ama kaya tuzu
diye satılan göl tuzu ve deniz tuzunun oranı
tam olarak bilinmemektedir. Canan
hocanın kaya tuzu hakkında söyledikleri
tamamen doğrudur. Doğada soygazlar dahil 94 element vardır.. soygazlar hariç
doğada bulunan 84 elementin tamamı kaya tuzunda bulunmaktadır. Dünyadaki tuz
üretiminin %94 ü sanayide kullanılıyor..
sanayide kullanılabilmesi için de sodyum klorür dışındaki tüm tuzlar
rafinasyon ile ayrıştırılıyor..bu ayrıştırma esnasında bir miktar toksik madde
tuza karışıyor. Bu tür rafine edilmiş tuzların da % 6 sı gıda sektöründe
kullanılıyor. % 97,5 oranında sodyum klorür, % 2,5 oranında da iyot ve nem
soğuran kimyasallar karıştırılıyor.. bu kimyasallar alüminyum hidroksit veya
başka katkı isimleri yazılmış olsa da
genellikle E-536 kod numarasını yazılan ama tam adı yazılmayan potasyum
ferro siyanür olduğu bilinmeli.. Sanayi
için rafine edilen tuz 650 C dereceye çıkartıldığı için tuzun kimyasal yapısı
bozuluyor. Kimyasal yapısı bozulmuş bu
tür rafine edilmiş tuz vücudumuza girince hücrelerden su çekiliyor, hücreler
buruşuyor ve bu arada yüksek tansiyon oluşuyor.. Vücut, sanayi için rafine
edilmiş bu tuzu zehir olarak algıladığı için bir an önce vücuttan atabilmek
için, hücrelerindeki suyu kullanarak hücrelerin ölmelerine bile razı oluyor.. Bu tür rafine tuz tüketildiğinde, vücuttan
tuzu atabilmek için aşırı su tutulmasına yani ödeme sebep oluyor.. Aşırı ödem
de kalp yetersizliğine ve aynı zamanda selülite sebep olmakta.. Vücuttan atılamayan tuz, akut rahatsızlıklar
oluşturmasın diye tek çözüm olarak vücut zararı zamana yaymak istiyor ve tekrar
kristalleşerek eklem ve kemiklerde depoluyor.. Uzun vadede ise, artrit, gut, romatizmal
hastalıklar, safra kesesi ve böbrek taşı oluşumuna sebep oluyor.. Doğal kaya tuzunda ise durum farklı.. Doğal kaya
tuzunun atomik yapısı moleküler değil elektiriksel.. Kaya tuzu doğal
iyonlaştırıcı .. Radyasyonu nötralize edebilen tek madde olduğu için nükleer
radyasyon atıkları, çevreye zarar vermemesi için tuz depolarında saklanıyor.. Günümüzün elektronik aletlerinden yayılan artı
iyonların bize zarar vermesini engellemenin en pratik yolu da yine tuz
kristalleri ile ortamımızı temizlememiz.. Tuz kristalleri, yorgunluğu,
stresi, astım krizlerini,alerjileri baş
ağrılarını, cilt rahatsızlıklarını, ortamdaki kötü kokuyu azaltır ve kaliteli
bir uyku için uygun ortam sağlar.. Eksi iyonlar, havadaki polenleri, toz zerreciklerini,
hayvan tüylerini, küflü sporları
temizler..
TUZDA KATKI MADDESİ OLUP
OLMADIĞINI NASIL ANLARIZ ?
Tuza karıştırılan iyot dışındaki katkı maddeleri akışkanlığı arttırmak
gayesiyle karıştırılır.. Bu sebeple iyice öğütülmüş olan tuz tuzluk içinde veya
torba içinde topaklanıyorsa, parmaklar ile dokununca dağılmıyor, sadece çok kuvvetlice sıkılınca dağılabiliyorsa tuzda katkı maddesi yoktur, tuz
doğaldır.. Ama tuz akışkan ise yumru
halinde topaklanmıyorsa, serteşmiyorsa ,
küçük topaklar dokununca hemen dağılıyorsa, içinde katkı maddesi vardır ve büyük
ihtimalle bu katkı maddesi de potasyum ferro siyanürdür..
TUZUN KAYA TUZU OLUP OLMADIĞI NASIL ANLAŞILIR?
Tüketicinin
kullandığı tuzun kaya tuzu olup olmadığını anlamasının pratik bir yöntemi
yoktur. Bu sebeple kaya tuzu zannedilerek alınan ve tüketilen tuzların büyük
bölümü maalesef kaya tuzu değildir..
Kaya tuzunun kaynaklarının azlığı, temiz damarların ayrıştırılması, öğütülmesi ve nakliyesi
maliyetleri sebebiyle kilosu 16 lira ile 100 lira arasında değişen fiyatlarla
satıldığı görülmektedir.. Düşük fiyatlarla satılan tuzlar büyük ihtimalle göl tuzu veya deniz tuzudur.. Yüksek fiyatla
kaya tuzu diye, sanayi için üretilmiş göl veya deniz tuzu alma ihtimaliniz de
var.. Bu sebeple kaya tuzunuzu mutlaka güvendiğiniz bir kişiden veya kurumdan
almak en pratik çözüm olacaktır..
BİR DAMLA SUDA BU KADAR FIRTINA ÇIKMASININ ASIL SEBEBİ NE ?
Dünya nüfusunu gıda ile kontrol etmek.. Her eve giren tuz, un, şeker, yağ, et, peynir, yumurtayı kontrol eden ve bunlara karıştırılan katkı maddelerini kontrol eden tüm dünyayı kontrol eder ve yönetir..
Ak Kara KAM/ Erkan Hoca