7 Nisan 2018 Cumartesi

KAYA TUZU


KAYA TUZU  RAFİNE TUZ  KAVGASI

Yakın bir zaman önce,  “Kaya Tuzu” kavramı ile ilgili bir kez daha hummalı tartışmalar yaşandı..  Bu tartışmalar esnasında tuza ilave edilen siyanür (E-536 = Potasyum Ferro Siyanür)  ile ilgili birileri bir şeyler söyler mi  diye umutla bekledim ama maalesef  tartışma yine gargaraya getirildi. Malum profesörün yaşlılığı, tuhaflığı, tutarsızlığı  ithamları ön plana çıkartılıp, “onu da yemeyin, bunu da yemeyin” video görüntüleri ile, iyice alaya alınıp, kişi üzerinden söylediği şeyler itibarsızlaştırılmaya çalışıldı..  bol bol gülündü ve tuz olayı gündemden düştü..  tuz yerine,  alel acele yeni bir gündem bulunmaya çalışıldı ve şeker kavramı tartışılmaya başlandı..

Kaya tuzu konusu tartışılırken,  “kaya tuzu”, “deniz tuzu”,”himalaya tuzu”, “rafine tuz”, “iyotlu tuz”, “doğal tuz”, “göl tuzu”, “sofra tuzu”, “sodyum oranı yüksek tuz”   gibi pek çok kavram kullanıldı. Bu kavramlar da bazen eksik bazen de yanlış kullanıldı.. Daha da ilginç olanı, iki  farklı resmi kurum yetkilisinin konu ile ilgili yaptığı yazılı açıklama içinde, yanlış ve yanıltıcı bilgilerin bulunması idi..  Bu konu ile ilgili 5 yıl önce paylaştığım yazıdan  bu yana köprülerin altından çok sular aktı. Bazı şahıslar bu sorunu fırsata çevirip bol paralar kazandı..  Sorunun varlığı  itina ile başarılı bir şekilde gizlendiği için, şu ana kadar  sorunun çözümü için, doğal olarak kayda değer hiç bir adım atılmadı..

 İnsanların “Tuz” konusunda doğru bilgilenmesi , “temiz ve sağlıklı tuz” u kolaylıkla edinebilmeleri için bu konuda bir yazı daha yazmaya ve yazımın sonunda bir açıklama yapmaya karar verdim..

TUZ NEDİR ?

Kimyasal anlamda, asit ve bazların birleşmesi sonucunda nötrleşen tüm bileşiklere tuz denir.  Kimyasal anlamda asidik, bazik ve çift tuz olmak üzere çeşitli kimyasal tuzlar vardır. Biz tuz deyince en çok” Sodyum Klorürü” kastederiz.  Ama tuzun içinde sodyum klorür tuzunun dışında diğer tuzlardan da değişik oranlarda tuzlar bulunmaktadır.

KAYA TUZU NEDİR ?

Jeolojik devirlerde buharlaşma sonucu denizlerin veya kapalı havzaların kuruması sonucu oluşan maden tuzlarına “ kaya tuzu” diyoruz..  İnsan vücudunun ihtiyaç duyduğu 84 mineralin hepsini kaya tuzunda bulunmaktadır.  Bu minerallerin bir kısmı doğada kaya tuzu dışında, hiçbir gıda maddesinde bulunmamaktadır. Tek kaynak olarak kaya tuzu ile birlikte  vücudumuza alınabilmektedir.  Alınmadığı durumda da bir takım sağlık sorunlarını yaşamak zorunda kalacağımız aşikardır..   Kaya tuzu madenleri  homojen olmayan bir dağılım ile kristalleşmişlerdir.  Bu sebeple farklı renklerde olabilmektedirler.  Kaya tuzu kristali ne kadar saf ise o kadar şeffaf olur.  Kristal içine karışan maddeler arttıkça şeffaflık  yerine matlaşma  ve  değişik renklere dönüşebilme görülmektedir.. Yakın zamanın insan kaynaklı çevresel kirlilikleri deniz ve göl tuzlarını kirletmesine rağmen, 200-300 milyon yıl öncesinde oluşan kaya tuzu madenleri çevresel kirlilikten uzak, oldukça temiz ve sağlıklıdır..  Madenlerden çıkartılan tuz kaynakları yenilenemediği için, kaynaklar azaldıkça  bir hazine gibi değeri daha da artmaktadır.. Türkiyenin en önemli kaya tuzu madenleri  Çankırı, Nevşehir,Yozgat  illerinde bulunmaktadır. Kaya tuzunun yaklaşık yüzde 3 ü yemeklik olarak kullanılmaktadır. Yüzde 95 ten fazlası ağırlıklı olarak kimya sektöründe soda külü üretiminde, yüzde 2 si de yine kimya sektöründe diğer kimyasalların üretiminde kullanılır.

GÖL  TUZU NEDİR?

Üzeri açık göl kaynaklarının yaz sezonunda sıcak ve rüzgar ile buharlaşması sonucunda oluşan  tuz kaynaklarıdır.  Asit yağmurları ve kirli akarsular ile beslenebildiği için sürekli yenilenebildiği için maliyeti düşüktür.  Yakın döneme ait, hava kirliliği, asit yağmurları, radyasyon, tarım ilaçları, ağır metaller, kimyasal atıklar vb.  çevresel kirliliklere açık olduğu için sağlık açısından risk taşımaktadır. Üretim  maliyeti en düşük tuz göl tuzudur.  Gıda sektöründe kullanılamayacak kadar kirli olan tuzlar sanayi sektöründe kullanılmak üzere üretilip 25/50 kg lık torbaların üzerinde ”sanayi tuzu” yazmasına rağmen,  çok para kazanma hırsı ile, sanayi tuzları bu torbalardan alınıp küçük miktarlarda ambalaj yapılarak  gıda sektöründe “iri öğütülmüş kaya tuzu”,”salamuralık tuz”  veya “iri öğütülmüş deniz tuzu” diye satılabilmektedir..  

DENİZ  TUZU NEDİR?

Deniz tuzu, tuz kaynağı olarak düşünüldüğünde, bitmek tükenmek bilmeyen bir tuz kaynağıdır. Denizlerin buharlaşma ve beslendiği tatlı su kaynaklarına göre değişik tuzluluk oranları vardır.   Deniz tuzu,  tuz havuzlarında, ilkbahar ve yaz mevsiminde güneşte buharlaşma yöntemi ile elde edilmektedir.  Havuzlarda buharlaşma esnasında CaCO3,  Fe2O3, CaSO4   gibi maddeler dipte çökeltilir ve sodyum klorür bu maddelerden temizlenmiş olur. Ham deniz tuzu da tıpkı göl tuzu gibi iri tanecikli görünümü sebebi ile “kaya tuzu” diye satılabilmektedir.

KAYNAK SUYUNDAN TUZ ÜRETİMİ NEDİR?

Yer altındaki tuz madenleri yakınından geçen akan su kaynakları veya kristalleşememiş yer altı tuzlu su kaynaklarından sıvı halde  tuzlu su üretimi de yapılmaktadır. Sıvı halde satışa sunulan tuzlu su içinde çökelebilen maddeler yok denecek kadar azdır. Kaya tuzunda ise bu maddeler ancak çökertildikten sonra temizlenebilmektedir. Sıvı tuz da jeolojik dönemlerden kalmış ise  kaya tuzuna yakın bir değere sahiptir.  Sıvı tuzun, tuz madenleri suyundan mı yoksa yoğunluğu artırılmış maliyeti ucuz deniz suyundan mı üretildiğini analiz yapılmadan anlamamız mümkün değildir. Katı maddelerden temizlenme ve yeniden kurutulma maliyetleri olmadığı için üretim maliyeti kaya tuzundan daha düşüktür. Nakliyesi, stoklanması ve akışkan surette ambalajlandığı için, tüketim için fazla tercih edilmemektedir. Sıvı kaya tuzu litre ile satılmakta, içindeki tuzun kaç grama tekabül ettiği tüketici tarafından net olarak  algılanamamaktadır.  Kuru kaya tuzuna göre oldukça yüksek fiyattan satılmaktadır..

SOFRA  TUZU NEDİR?

Tuz konusunda kullanılan içi boş, kavramlardan birisi de “sofra tuzu” kavramıdır. Sofraya kaya tuzu da koysanız, deniz tuzu da koysanız, göl tuzu da koysanız, saf tuz da koysanız, kirli tuz da koysanız, katkı maddesi karıştırılmış tuz da koysanız hepsi de “sofra tuzu” olur..  zaten bunların hepsi de sofraya bir şekilde gelmektedir. Ne kastedildiği belli olmayan, kafa karıştıran bir kavram deyip bu kavramı kullanmamak en doğrusu...

RAFİNE  TUZ NEDİR?

Rafine işleminden geçirilmiş  tüm tuzlar genel olarak ”rafine tuz” olarak adlandırılır.  Rafine edilmiş tuzların  nasıl bir rafinasyondan geçirildiğinin detayı bilinmeden,  rafine tuz kavramı ile ne kastedildiği konusunda net olarak hiç bir şey söyleyemeyiz.  Ama genellikle rafine tuz kavramı ile sodyum klorür dışındaki diğer tuzların  % 100 e yakın olarak ayrıştırıldığı sanayi tuzu kastedilir..  yüksek sodyum oranlı tuz da denilmektedir..  iyot ve topaklanmayı önleyici zararlı kimyasallar karıştırıldığında sodyum klorürün oranı % 97.5 civarına düşebilir..  Rafine tuz kavramı ile net olarak neyin kastedildiğini bilmeden bu kavramı kullanmak, ciddi anlamda kavram kargaşası oluşturmaktadır..  Rafine tuz derken kastedilen, sodyum klorür oranı yükseltilmiş, yüksek ısıya maruz bırakılmış hele bir de katkı maddeleri ilave edilmiş tuz kastediliyorsa,  sağlık açısından oldukça zararlı bir madde olduğunu söyleyebiliriz..

Peki tuzun sağlıklı olup olmadığını nasıl anlayacağız ??

BİR TUZUN SAĞLIKLI OLDUĞUNU GÖSTEREN FAKTÖRLER NELERDİR:

1-      İçinde   sağlığa zararlı maddeler varsa bunlardan ayıklanmış olması ,

2-      İçinde sağlığa faydalı diğer kıymetli tuzlar mineraller varsa bunların ayrıştırılmaması, “ tuzun fakirleştirilmemesi”.  

3-      İçine  en başta E-536  potasyum ferro siyanür veya benzeri akışkanlığı arttırıcı “zararlı kimyasalların karıştırılmaması”.  Saf, doğal,  “hiçbir katkı maddesi karıştırılmamış” olması..

 

Özetle içinde varsa, sağlığa zararlı maddelerden temizlenmiş, sağlığa faydalı minerallerine dokunulmamış,  “HİÇ  BİR KATKI MADDESİ İLAVE EDİLMEMİŞ” olan tuz sağlık açısından iyi tuzdur, sağlıklı tuzdur..

 

TUZ HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER VE DOĞRULARI:

Neyzen Tevfik hakkında söylenenler onun, alkol müptelası, küfürbaz bir bunak olduğu önyargısını oluşturmuştur.  Mehmet Akif hakkında söylenenler ise onun milli mücadele şairi,  örnek ve erdemli bir insan olduğu önyargısını oluşturmuştur.  Oysa şöyle de bir gerçek vardır. Mehmet Akif, Neyzen Tevfik i üstad bilip, ona talebe olup ondan uzun süre ney eğitimi almıştır. Yani Neyzen Tevfik, Mehmet Akifin üstadıdır. Bu konu dışı bilgiyi önyargılarımızın bize oynayabileceği oyunu  ifade etmek ve şu ifadeye dikkatinizi çekmek için için paylaştım:  “bir bilginin, kanaatin doğru, kıymetli olup olmadığını anlamak için KİMİN SÖYLEDİĞİNE  değil, NE SÖYLENDİĞİNE ” bakmamız gerekiyor. Ön yargıların, bizim aklımızla alay etmesine izin vermeyelim..

Şimdi tuz hakkında yanlış bilinenler ve doğrularının üzerinden geçelim:

1.       Yanlış  ”tuz vücuttaki dengeleri bozar” 

DOĞRUSU: tuz hücrelerde asit birikimini azaltarak toplam, alkali-asit dengesini (PH)düzenler. Kandaki asit oranının artması bağışıklık sisteminin bozulması, böbrek rahatsızlıklarının oluşması, alzheimer dahil pek çok rahatsızlığı oluşturur.  Kanın PH seviyesini dengeleyen en ideal madde tuzdur..

              2- Yanlış “iyotlu tuz iyidir”

                     DOĞRUSU: vücutta iyot eksikliği de iyot fazlalığı da vücut için zararlıdır. Ülkemizde 1999 yılından sonra tuzlara iyot karıştırılmasından sonra hipertrioidi hastalarında belirgin bir artış olmuştur. Yapılan klinik çalışmalarda Hipotiriodi  olanlarda da, yani trioid bezi yeterince çalışmayanlarda da,  iyotlu tuz kullandıklarında bu trioid bezinin daha da tembelleştiği, hastalığın daha da şiddetlendiği  gözlemlenmiştir.  Almanyada da yapılan saha araştırmalarında  iyotlu tuz kullanımı ile birlikte  hastalıklarda %25 in üzerinde artış oluştuğu tespit edilmiştir.  Vücudun ihtiyacı olan günlük 100-150 mikrogram  iyotu, süt ürünleri, balık ve yeşil sebzeler ile almak en sağlıklı yöntemdir. Hala vücudumuzda iyot eksiği var ise bunu da kaya tuzu tüketerek karşılayabiliriz..

İyot ilave edilmiş tuzun kullanımı, hem hipertriodi olan hastalar için hem de hipotriodi olan hastalar için sağlık açısından sakıncalı olduğu klinik araştırmalarla artık ortaya çıkmış bir tıbbi bir gerçektir. İyot ilave edilmiş tuzun hastalıkları arttırmasının sebebi  şunlar olabilir..  iyot genelde rafine edilmiş tuzlara ilave edilmekte. Bu tuzlara aynı zamanda topaklanmayı önleyici zararlı katkı maddeleri de ilave edilmekte. Hastalıkları arttıran faktörün iyot değil iyotlu tuzdaki “rafine tuz” ve “katkı maddeleri”  faktörleri olduğunu düşünmek daha mantıklı olacaktır..  ayrıca iyotlu tuzun güneşe maruz kalması, hava ile temas etmesi, yemeğe pişmeden önce ilave edilmek suretiyle aşırı ısıya maruz kalması gibi sebeplerle zaten  iyot uçarak yok olduğu için vücuda iyot girmemekte,  ama sağlığa zararlı olan rafine tuz ve zararlı katkı maddeleri  vücuda girerek insanlar zehirlenmekte..  iyota  ihtiyacı olan hastaların , eczanelerden  “iyot solüsyonu” almaları  pratik bir çözüm gibi görünmekte..  yetişkin bir insanın günlük iyot ihtiyacını  “bir kase yoğurt ve iki yumurta” ile karşılayabildiğini, fazla iyotun da zehir etkisi yaptığını unutmamak gerekiyor..

3.Yanlış, “tuz ihtiyacımızı sadece gıdalardan alabiliriz”

DOĞRUSU: Vücudumuzun ihtiyacı olan minerallerin  tamamını sadece gıda maddelerinden almamız mümkün değildir.. İhtiyacımız olan bazı mineralleri alabilmemizin tek kaynağı tuzdur. Kaya tuzunun içinde sadece sodyum klorür yoktur. Vücudumuz için gerekli olan diğer mineraller de kaya tuzunun içinde değişik oranlarda bulunmaktadır ve başka alternatif kaynağı yoktur..

4. Yanlış, “Tuz az tüketilmesi gereken bir maddedir”

DOĞRUSU: Günlük 3 gramdan az tüketilmesi durumunda, kalp ve damar rahatsızlıklarından doğan ölüm riskini arttırıyor.  Ama alt limit herkes için 3 gram değildir. Hava sıcaklığı, terleme miktarı,  ağırlık, yaş, cinsiyet vb  faktörlerin sonucu  herkesin tuza ihtiyacı farklıdır. Herkesin alt limiti farklıdır. Herkes kendi ihtiyacı ne ise o kadar tuzu mutlaka almalıdır.

5. Yanlış, “kaliteli bir uyku için tuzu yemek listenizden çıkartmalısınız”

DOĞRUSU:  Tuz vücudun hidrat seviyesini korur. Uyku kalitesini arttırır. Stresle başa çıkabilme gücünü arttıran serotonin ve malatonin hormonlarının seviyesini arttırarak, gündüz daha  huzurlu olmamızı, gece de daha kaliteli uyku uyumamızı sağlar..

6. Yanlış,”Kaya tuzunda  kanser yapıcı ve kalbe zararlı maddelerinin bulunduğu” 

DOĞRUSU:  Tam tersi, Kanser yapıcı  etki kaya tuzunda değil,  rafine tuzlarda ve tuzların tamamına karıştırılabilen KATKI MADDELERİNDE  bulunmaktadır.  E-536 kod numarası ile tuzlara karıştırılan Potasyum Ferro Siyanür  oksijen taşınmasını bloke ederek,  bağışıklık sistemini çökerterek kanser ve her türlü hastalığa  yatkın hale getirmektedir..  Diğer, topaklanmayı önleyici madde adı altında karıştırılan katkı maddeleri de başka sağlık sorunları oluşturmaktadır. 

TUZ HAKKINDAKİ SON SÖZLER:

Türkiyede tüketilen tuzların büyük bölümü göl tuzudur. Kirlilik miktarı en yüksek olan tuz göl tuzudur. Çevresel kirlilik miktarı ikinci seviyede kirli olan tuz kaynağı deniz tuzu dur. Türkiyede ikinci sırada deniz tuzu tüketilmektedir. Çevresel kirlilik miktarı 300 milyon yıl önce oluşmuş olması sebebiyle sıfır seviyesine yakın olan kaya tuzu sağlık açısından en temiz tuz kaynağıdır ve kullanım miktarı toplam tuz tüketiminin sadece % 3 gibi küçük bir miktarını oluşturmaktadır.  Ama kaya tuzu diye satılan göl tuzu ve deniz tuzunun oranı  tam olarak  bilinmemektedir. Canan hocanın  kaya tuzu hakkında söyledikleri tamamen doğrudur. Doğada soygazlar dahil 94 element vardır.. soygazlar hariç doğada bulunan 84 elementin tamamı kaya tuzunda bulunmaktadır. Dünyadaki tuz üretiminin %94 ü sanayide kullanılıyor..  sanayide kullanılabilmesi için de sodyum klorür dışındaki tüm tuzlar rafinasyon ile ayrıştırılıyor..bu ayrıştırma esnasında bir miktar toksik madde tuza karışıyor. Bu tür rafine edilmiş tuzların da % 6 sı gıda sektöründe kullanılıyor. % 97,5 oranında sodyum klorür, % 2,5 oranında da iyot ve nem soğuran kimyasallar karıştırılıyor.. bu kimyasallar alüminyum hidroksit veya başka katkı isimleri yazılmış olsa da  genellikle E-536 kod numarasını yazılan ama tam adı yazılmayan potasyum ferro siyanür olduğu bilinmeli..  Sanayi için rafine edilen tuz 650 C dereceye çıkartıldığı için tuzun kimyasal yapısı bozuluyor.  Kimyasal yapısı bozulmuş bu tür rafine edilmiş tuz vücudumuza girince hücrelerden su çekiliyor, hücreler buruşuyor ve bu arada yüksek tansiyon oluşuyor.. Vücut, sanayi için rafine edilmiş bu tuzu zehir olarak algıladığı için bir an önce vücuttan atabilmek için, hücrelerindeki suyu kullanarak hücrelerin ölmelerine bile razı oluyor..  Bu tür rafine tuz tüketildiğinde, vücuttan tuzu atabilmek için aşırı su tutulmasına yani ödeme sebep oluyor.. Aşırı ödem de kalp yetersizliğine ve aynı zamanda selülite sebep olmakta..  Vücuttan atılamayan tuz, akut rahatsızlıklar oluşturmasın diye tek çözüm olarak vücut zararı zamana yaymak istiyor ve tekrar kristalleşerek eklem ve kemiklerde depoluyor..  Uzun vadede ise, artrit, gut, romatizmal hastalıklar, safra kesesi ve böbrek taşı oluşumuna sebep oluyor..  Doğal kaya tuzunda ise durum farklı.. Doğal kaya tuzunun atomik yapısı moleküler değil elektiriksel.. Kaya tuzu doğal iyonlaştırıcı .. Radyasyonu nötralize edebilen tek madde olduğu için nükleer radyasyon atıkları, çevreye zarar vermemesi için tuz depolarında  saklanıyor..  Günümüzün elektronik aletlerinden yayılan artı iyonların bize zarar vermesini engellemenin en pratik yolu da yine tuz kristalleri ile ortamımızı temizlememiz.. Tuz kristalleri, yorgunluğu, stresi,  astım krizlerini,alerjileri baş ağrılarını, cilt rahatsızlıklarını, ortamdaki kötü kokuyu azaltır ve kaliteli bir uyku için uygun ortam sağlar.. Eksi iyonlar, havadaki polenleri, toz zerreciklerini,  hayvan tüylerini, küflü sporları temizler..

TUZDA KATKI MADDESİ  OLUP OLMADIĞINI NASIL ANLARIZ ?

Tuza karıştırılan iyot dışındaki katkı maddeleri akışkanlığı arttırmak gayesiyle karıştırılır.. Bu sebeple iyice öğütülmüş olan tuz tuzluk içinde veya torba içinde topaklanıyorsa, parmaklar ile  dokununca dağılmıyor, sadece  çok kuvvetlice sıkılınca dağılabiliyorsa  tuzda katkı maddesi yoktur, tuz doğaldır..  Ama tuz akışkan ise yumru halinde topaklanmıyorsa, serteşmiyorsa  , küçük topaklar dokununca hemen dağılıyorsa, içinde katkı maddesi vardır ve büyük ihtimalle bu katkı maddesi de potasyum ferro siyanürdür..

TUZUN KAYA TUZU OLUP OLMADIĞI NASIL ANLAŞILIR?

Tüketicinin kullandığı tuzun kaya tuzu olup olmadığını anlamasının pratik bir yöntemi yoktur. Bu sebeple kaya tuzu zannedilerek alınan ve tüketilen tuzların büyük bölümü maalesef  kaya tuzu değildir.. Kaya tuzunun kaynaklarının azlığı, temiz damarların  ayrıştırılması, öğütülmesi ve nakliyesi maliyetleri sebebiyle kilosu 16 lira ile 100 lira arasında değişen fiyatlarla satıldığı görülmektedir.. Düşük fiyatlarla satılan tuzlar büyük ihtimalle  göl tuzu veya deniz tuzudur.. Yüksek fiyatla kaya tuzu diye, sanayi için üretilmiş göl veya deniz tuzu alma ihtimaliniz de var.. Bu sebeple kaya tuzunuzu mutlaka güvendiğiniz bir kişiden veya kurumdan almak en pratik çözüm olacaktır..
BİR DAMLA SUDA BU KADAR FIRTINA ÇIKMASININ ASIL SEBEBİ NE ?
Dünya nüfusunu gıda ile kontrol etmek.. Her eve giren tuz, un, şeker, yağ, et, peynir, yumurtayı kontrol eden ve bunlara karıştırılan katkı maddelerini kontrol eden tüm dünyayı kontrol eder ve yönetir..

Ak Kara KAM/ Erkan Hoca

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder